27 Kasım 2014 Perşembe

Zeytinyağlı Pırasa

Efendim, bugün sizlerle tam da mevsimi olması  ve dün pek sevgili arkadaşlarımdan birinin "E ama hep Kore, nerede bizim güzelim zeytinyağlılarımız" diye serzenişte bulunması nedeniyle (evet, lafım sana Caner :)) dünyanın en hızlı ve hop diye hazırlanan zeytinyağlı yemeklerinden birini paylaşmaya karar verdim.

Bir kimyonlu limonlu pırasa (KML) olmasa da, pek leziz ve şahane bir yemek olan zeytinyağlı pırasanın kankasından üstün olan tarafı piştikten sonra dolapta daha uzun dayanması ve hatta KML'nin aksine piştiğinin ertesi günü daha leziz olması. Pırasanın muhteşem faydaları hakkında bilgi sahibi olmak isterseniz KML tarifine bakabilirsiniz, orada uzun uzun anlatmışım :).

Malzemeler
1 kilo pırasa
3 orta boy havuç
1 limonun suyu
Tuz
Zeytinyağı

1. Pırasaları ve havuçları güzelce yıkadıktan ve temizledikten sonra havuçları az ince (zar gibi değil, az dişe gelecek şekilde doğruyoruz)


2. Pırasaları başparmak boğumu uzunluğunda doğruyoruz.

 3. Havuçları az zeytinyağıyla renkleri çıkana (yani yağın rengi turunculaşana) kadar kavuruyoruz. Dilerseniz havuçları kavurmaya başlayıp, pırasaları o arada doğrayabilirsiniz, aşağı yukarı pırasaların doğranması bittiğinde havuçlarda hazır oluyor. Doğramaya dalıp karıştırmayı unutmayın ama :)


4. Pırasaları da havuçlara ekleyip biraz daha kavuruyoruz. Renkler ne kadar şahane değil mi?


5. Hafifçe yıvırlamış pırasa ve havuç arkadaşlığına limon suyu, tuz ve su  ilave ediyoruz. Su resimdekinden fazla olmasın, düdüklüde yapacaksanız eğer, daha da az koyun lütfen.


6. Düdüklüde yapıyorsanız benim gibi , altını kıstıktan sonra maksimum 5 dakika daha pişirin. Normal tencerede yapıyorsanız eğer, pırasalar pişince ocaktan alın ve yemeğin üzerinde 2 kaşık zeytinyağını gezdirerek karıştırın (hatırlarsanız kavurma için çok az zeytinyağı kullanmıştık, işte bu nedenle. hatta dilerseniz kavurma işlemini su kullanarak da yapabilirsiniz.) Afiyet olsun :)


Not 1: Önümüzdeki bir kaç günü dünyanın en kolay kış yemeklerini yazmaya ayırdım. Alengirli şeyler bekleyenleriniz varsa, sınav sonuçları açıklanana kadar beklemelerini rica ediyorum.

Not 2: Birde pırasa kardeşimizin kereviz, havuç ve patatesle birlikte üç silahşörleri oynadığı leziz bir zeytinyağlı türlü var (patates burada Dartanyan), sonra onun tarifini de vereceğim. Öperim.

26 Kasım 2014 Çarşamba

Kore Usülü Turp Salatası - 무생채

Pek sevdiğim ve özlediğim Hop Diye ahalisi, nasılsınız? Son yemek tarifimin üzerinden tastamam 8 ay geçmiş. Umuyorum bu 8 ay sizler için benim için olduğundan daha sağlıklı ve daha şahane geçmiştir. Bin bir ayrı sebepten mutfaktan aylarca uzak kalıp sevgili annemin ve teyzemin yemekleriyle beslendiğimden kelli, blog da derin bir sessizliğe gömüldü. Neyse artık geri döndüm ve cuma günü 2 saatte 6 çeşit yemekle mutfak sezonunu açtım. Başlangıç tarifi olarak da dünyalar basiti, gerçekten blogun şanına yaraşır, hop diye yapılabilen bir yemeği seçtim.

무생채 (Musengçe), yani benim deyimimle kore usülü turp salatası, tam çevirisiyle turp kıymıkları, daha önceki tostlardan da hatırlayacağınız yan yemeklerden (bançan - 반찬) biri. Geçen hafta yeterlilik sınavının bitişini (geçişimi değil, sadece sınavın artık bitmiş olduğu gerçeğini) kutlamak için gittiğimiz pek sevgili ve nadide Kore lokantası Gaya'da yedik ve biricik be daha da nadide sevdiceğim Volkan da, ben de çok beğendik. Gerçekten çok ferah ve taze bir lezzete sahip. İsterseniz sadece pilavla (tam kore usülü :)), isterseniz diğer yemeklerin yanında servis edebilirsiniz.

Ben burada Kore turbu (무 - mu) bulamadığım için birebir aynı olmasa da benzer bir doku ve tada sahip olan ve menşei manavdan manava değişen (kimine göre Çin, kimine göre Japon) Çin turbuyla yaptım. Görünürdeki farkları aşağıdaki gibi. Normal patlıcanla bostan patlıcanı karşılaştırmasına benziyor.
                 

Hem şeker kullanmadığımız, hem de turp pek tatlı pek leziz olduğu için orjinal tarifte olan şekeri kullanmadım. Çin turbunun faydalarına gelince:

- Bağırsakları çalıştırıyor.
- Kalorisi çok düşük, yüksek miktarda su içeriyor.
- Çok iyi bir antioksidan
- Bol bol, C vitamini, B6, demir, magnezyum, bakır, kalsiyum, lutein ve beta karoten içeriyor. Nefis.

Evet, bu kadar uzun bir girişten sonra buyrun tarife.

Malzemeler
1 adet Çin turbu
2 dal yeşil soğan
2 diş sarımsak
1 yemek kaşığı sirke
1 tatlı kaşığı tuz (mümkünse deniz tuzu)
1 tatlı kaşığı kırmızı biber
1 tatl kaşığından biraz az susam

1. İlk işi turbu yıkayıp soyuyoruz.

2. Turbu kibrit çöpü gibi, belki az daha kalın doğruyoruz.


3. Sırım gibi incelmiş turp arkadaşların üzerine tuzu atıyor, iyice karıştırıp, süzgeç üzerinde bir 5 dakika kadar dinlenmeye bırakıyoruz.


4. Turpları sıkarak fazla sularını atıyor ve sonra ince ince kıydığımız taze soğan, dövdüğümüz sarımsak ve yukarıda bahsi geçen diğer bütün saz arkadaşlarıyla birlikte karıştırarak (bu aşamada kibarlığı bir kenara bırakıp elinizle karıştırmak daha şahane bir sonuca ulaşmanızı sağlayacaktır) servise hazır hale getiriyoruz.



Not: aslında daha çok fotoğraflı bir post olması hedeflenmişti, ama kısmet :)

27 Mart 2014 Perşembe

Zeytinyağlı Enginar

Hep başka kıtaların malzemelerini bulması zor yemeklerinin tariflerini verecek değilim ya, bugün size hazır mevsimi gelmişken dünyanın en muhteşem sebzesinin tarifini vereceğim. Ben 22-23 yaşlarıma kadar enginar yemedim. O yaşlarda ilk yediğimde ise enginar yemeden geçen yıllarıma yandım. O tat, o lezzet... Senelerce kendimi bunlardan mahrum bırakmam affedilir gibi değil. 

Enginarın faydaları da pek iyi bilindiği için ayrıntıya girmiyorum. Ama karaciğerin en süper kankası olduğunu, sene de 40 enginar tüketmenin karaciğere aman da nasıl iyi geldiğini yazmadan edemeyeceğim. Ha bir de, şöyle bir faydası var enginarın, oldukça pahalı bir sebze olduğu için yemeğe misafir geldiğinde yaptığınız zaman havanıza hava katıp masanıza karizma getiriyor. Daha ne yapsın?


Malzemeler
1 büyük baş soğan
5-6 enginar (limonlu suda bekliyor olacaklar)
1/2 paket donmuş garnitür
1 limon
1 kahve fincanı zeytinyağı
1 çay bardağı kadar su (düdüklüde yapamayacaksanız daha fazla kullanın)
1 küp kesmeşeker
Tuz 
1 tutam karabiber

1. İlk iş soğanı halka halka kesip tencerenin dibine diziyoruz.


2. Limon suyu, tuz, karabiber ve zeytinyağının 1/3'ünü, şekeri ve suyu bir kavanoz iyice çalkalayarak karıştırıyoruz.


3. Enginarları limonlu sudan çıkartıp soğanların üzerine diziyoruz.


4. Üzerine garnitürleri atıyoruz.


5. Sosu ekliyoruz. Düdüklü tencerede fazla su kaybı olmadığı için  fotoğraftaki su miktarı yetiyor. Normal tencerede buharlaşma olacağından daha fazla eklemelisiniz.


6. Ben tefalin vitamin seviyesinde (en düşük seviye) 5-6 dakika ya da annemin deyimiyle kokusu çıkana kadar pişiriyorum. Normal tencerede biraz daha uzun sürüyor tabi ki, çatalla deneyip çatal rahat girince ocaktan alabilirsiniz. Enginarları tencereden alıp dizip içlerine garnitürleri koyduktan sonra tencerenin dibinde kalan suya zeytinyağının kalanını döküp iyice karıştırıyoruz ve bu suyu sos gibi enginarların üzerine dökerek servis ediyoruz.



Enginarı garnitürleri koymadan aynı tarifle pişirip içine garnitür yerine ayrıca hazırladığınız sarımsaklı ve yoğurtlu patlıcan salatasından koyarak da servis edebilirsiniz. Öyle de muhteşem oluyor.

25 Mart 2014 Salı

Çeşnili Salatalık ve Taze Sarımsak Salatası - 부추 오이 무침

Ay ay, nedense bugün giriş yapamıyorum yazıya. Üç dört kere yazdım sildim cümleleri. Sonunda yekten girmeye karar verdim. Efendim, bahar artık resmen geldiği için özlediğimiz bir takım sebze ve meyvelere kavuşmuş bulunuyoruz. Siz ne bekliyordunuz bilmem ama ben büyük bir heves ve heyecanla taze sarımsağın çıkmasını bekliyordum. Evlenene kadar ben taze sarımsağın sadece bir türü var, o da yeşil soğana benzeyen versiyonu sanıyordum ama meğerse öyle değilmiş. Bir de kabukları kurumamış taze baş sarımsak varmış ve Volkan'ın kitabında da taze sarımsak oymuş. Benim bugün vereceğim tarif Çin ve Kore mutfaklarında da çok kullanılan taze soğan versiyonuna ait. Yine bir Kore tarifi uyarlaması ve orjinal adı Buçu Oyi Muçim (부추 오이 무침). İlk defa dün yaptım ve biz bayıldık. Volkan bugün için tekrar sipariş verdi :).

Malzemeler
1 büyük salatalık
2 dal taze sarımsak
1 küçücük soğan
1 tatlı kaşığı pul biber (bizimki çok acı, siz dilerseniz artırın)
1 tatlı kaşığı susam
1 tatlı kaşığı bal (orjinal tarifte şeker vardı, öyle de deneyebilirsiniz)
1 yemek kaşığı susam yağı
1 yemek kaşığı elma sirkesi

1. İyice yıkadığımız salatalığı ince ince doğruyoruz. Benim kullandığım salatalık bayağı uzun ve inceydi. Fikir olsun diye aynısından bir tane koydum fotoğrafa.


2. Taze sarımsakların dıştaki sert kabuklarını temizleyip yıkıyor ve yarım parmak uzunluğunda doğruyoruz.


3. Soğanı ince ince doğrayıp az tuzla ovuyoruz.


4. Bütün malzemeleri bir kapta birleştirip iyice karıştırıyoruz.


5. Bir saat kadar bekletip servis ediyoruz.


Susam yağı miktarı ve kullanımıyla ilgili sorunlar yaşayanlar olmuş. Alırken lütfen yenebilir versiyonu olmasına dikkat edin. Cilt bakımı vs.için olanlar daha yoğun. Bir de zeytinyağı gibi tadı ve yoğunluğu markaya göre değişiyor. Benim kullandığımın kokusu da tadı da aşırı yoğun değil. Size tavsiyem ilk defa kullanıyorsanız azar azar koyup tadını alabildiğiniz noktada eklemeyi bırakmanız.

20 Mart 2014 Perşembe

Uzakdoğu usulü fırın somon

Blogger'ınız yeşil sahalarda fırtına gibi esmeye devam ediyor pek sevgili okurlar :) Bugün yine epey önce yaptığım, ama son halinin fotoğrafını çekmediğim için bloga koyamadığım, sonra tekrar yapıp fotoğraflayıp antin kuntin ruh halleri nedeniyle yazmaya üşendiğim bir tarifi paylaşacağım. Bu somon pek yumuş pek leziz ve çok katmanlı (ha ha çok karizmatik oldu) bir tada sahip. Dün tarife gelene kadar çok uzatmıştım, bugün hemen geçiyorum.

Malzemeler
2 dilim somon
1 yemek kaşığı bal
1 yemek kaşığı susam yağı
1 yemek kaşığı hindistan cevizi yağı
1 yemek kaşığı soya sosu
1 yemek kaşığı  kimçi suyu (opsiyonel yoksa dert etmeyin)
1 tatlı kaşığı balzamik sirke
2 yemek kaşığı beyaz şarap, sake ya da soju
1 tutam karabiber
1 tutam kırmızı pul biber (kimçi suyu koymadıysanız 2 tutam yapın)

1. Sos malzemelerinin hepsini bir kapta karıştırıyoruz.


2. Sosu, yıkadığımız somonlara masaj yaparak sürüyoruz ve dolaba atıyoruz beklemesi için. Ne kadar beklerse o kadar iyi ama ben genelde maksimum 1,5-2 saat bekletebiliyorum. Eve gekir gelmez hazırlayıp dolaba atıyorum ve Volkan eve gelene kadar bekletiyorum. Önemli nokta ne kadar bekletecekseniz bunun yarı süresinde somonların diğer tarafını çevirmeniz.


3. Marine olmuş somonları yapışmaz fırın kabına koyup önceden 200 derecede ısıtılmış fırında 15-20 dakika kadar pişiriyoruz.


4. Fotoğrafta gördüğünüz hale gelince afiyetle yiyoruz. Gördüğünüz gibi fotoğrafı çekilene kadar beklemeye dayanamayabiliyor insanlar :)


19 Mart 2014 Çarşamba

Spicy Emily

Yeşil sahalara yaptığım hızlı dönüşün rüzgarıyla, 2 hafta önce yaptığım yeni uydurma kurabiyemi sizlerle paylaşayım dedim. Bu tarif Emily için alternatif tatlar denemelerimden biri. Bundan önceki bir kaç tepsi çöpe gitti ne yazık ki ama sonunda başardım. Üstelik emily berry çok daha lezzetli oldu. Tarifte ana malzeme olarak kara buğday unu kullandım. Bu unu da İpek Hanım'ın çiftliğinden alıyorum ben, ama internette farklı yerlerde de mevcut. Daha önce kara buğdaydan yufka kullanarak yaptığım bir börek tarifi vermiştim ama o zaman karabuğday nedir ne değildir kısmına pek değinmemiştim. 

Karabuğday adının ima ettiğinin aksine buğdayla alakası olmayan bir tür tohum. Besin oranı pek yüksek ve gluten içermiyor. Yüksek oranda demir, protein, magnezyum ve lif içeriyor ve bu yönüyle vegan ve vejetaryanların tüketmesi çok faydalı. Şöyle de faydaları var: 

  • Doymuş yağ ve kolestrol içermediği, yüksek lif ve protein oranına sahip olduğu için kilo vermeye yardımcı. İçeriği sayesinde iştahı bastırmaya, kan şekerini kontrol etmeye, sindirimi kolaylaştırmaya ve kas oluşturmaya yardımcı oluyor.
  • Şeker hastalarının tüketmesi için uygun bir besin. İçindeki maddeler kılcal damar duvarlarını güçlendirip hemoraj riskini (kanın damar dışına sızması yazıyor ama doktor arkadaşlarım doğru mudur?) azalttığı için yüksek tansiyon ve diabet hastalarında inme ve kalp krizi riskini azaltıyormuş (anne!). Diabetlerde mikro vasküler bütünlüğü ve dolaşımı geliştirio sinir ve kas hücrelerine  ve böbrek fonksiyonlarına zarar gelmesini engelliyormuş. 
  • Kan basıncını düzenleyen ve damarları rahatlatan magnezyum açısından çok zengin.
  • B vitaminleri, özellikle niasin, folat ve B6 açısından zengin olduğu için kardiyovasküler sağlık için çok faydalı.
  • Manganez sayesinde kemik sağlığı için pek süper.
  • Karabuğday tritofan içeriyor ve bu madde daha mutlu bir ruh haline girmemizi sağlıyor ve depresyonu engelliyor (kendime not!)
  • Fosfor, magnezyum, demir, bakır, çinko ve manganez açısından zengin olması ve yüksek flavonoid içeriğiyle düşük hemoglobin ve tekrarlayan soğuk algınlıklarına karşı savaşıyor.
Daha da var faydaları çok ama artık gerisini araştırmayı size bırakıyorum.

Malzemeler
2 yumurta
1 bardak + 1 kaşık (tepeleme) un
1 çay kaşığı tarçın
1/3 çay kaşığı zencefil
1/3 kaşık karbonat
1 tutam tuz
1 tutam muskat rendesi
1 tutam çekilmiş kakule
1/3 çay kaşığı zerdeçal (tercihe bağlı)
6 kaşık hindistan cevizi yağı (erimiş, katıysa 3 kaşık)
1-1,5 avuç kuru üzüm
1 avuç kuru dut
2 yemek kaşığı bal (dut ve üzüm var diye ben az koydum, ben tatlı severim derseniz artırabilirsiniz)

1. İlk iş un ve kuru meyveler dışındaki bütün malzemeleri iyice karıştırıyoruz.



2. İkinci adımda unu ekliyoruz. Ben 1 bardak artık 1 kaşık kullandım ama bu miktar yumurta büyüklüğüne göre biraz değişebilir. Kulak memesi kıvamına yaklaşana kadar azar azar ekleyin. Normal kurabiyelere nazaran biraz daha yapışkan bir hamur olacak. Kuru üzüm ve dutları ekleyerek karıştırın.


3. Elinizde şekil vererek fırın kağıdı serilmiş bir tepsiye dizin.


4. 180 derecede önceden ısıtılmış fırından 13-15 dakika kadar pişirin. Aşağıdaki gibi göründüğünde çıkartın ve soğutun.


Yerken de suçluluk hissetmemenin sonsuz hafifliğinin tadını çıkarın :).

18 Mart 2014 Salı

Shiitake mantarı sote

Bugün size aşırı kolay ama bir o kadar da sağlıklı ve lezzetli üstüne bir de janjanlı bir tarifle geliyorum sevgili okur. Uzakdoğunun mantar dünyasına biricik katkısı, ramen ve noodleların pek muhteşem yancısı, Migros'un yeni transferi Shiitake mantarıyla karşınızdayım. Benim kendisiyle ilk tanışmam, Sushico'nun karidesli ramen'i sayesinde oldu (Ramen deyince anmadan geçemedim. Ah Naruto ah, seni bir daha ne zaman seyredebileceğim acaba?). Volkan'ın pek hazzetmeyip kendi tabağındakileri bana vermesiyle büyüyen aşkımız, bizim ramen ve türevlerini yemeyi bırakmamızla son buldu (Gene parantez, hep parantez ama önemli bilgi: Soba noodle karabuğday unundan yapılıyor. Sağlıklı bir alternatif olarak yiyebilirsiniz. Cihangir nunoodle'da var). Bir noktada koptuk birbirimizden, iletişimi kaybettik.
Geçenlerde yine çok okumalı ve sıkıntılı bir günümde eve giderken öğle yemeği için bir şeyler almak için Migros'a girdim. O da ne! Shiitake mantarları 100 gramı 2 liraya satılıyordu. Hem de Pangaltı'ndaki düdük kadar Migros'ta! Hemen atladım, aldım tabii. Bir paketten mantar çekmesi nedeniyle bir kişilik yan yemek çıkıyor ama ne yan yemek çıkıyor! Normalde ramen içinde sevmeyen pek biriciğim Volkan bile bayıldı. Faydalarına gelince:
  • Eritadenin sayesinde kolestrolü düşürüyor.
  • Düzenli olarak yenmesi bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Bu mantarlar lentinan diye bir madde içeriyorlar ve bu arkadaş da bağışıklık sistemimizin hastalık ve enfeksiyonlarla daha etkin bir şekilde savaşmasını sağlıyor.
  • Bu lentinan kişisi üstüne bir de kansere karşı kanser hücrelerinin büyümesini ve yayılmasını engelleyerek ve kanser hücrelerini parçalayan bir proteinin üretilmesini sağlayarak koruma sağlıyor. Özellikle gastrik kanserlerde etkiliymiş.
  • Demir oranı çok yüksek.
  • Düşük kalorisi ve yüksek lif oranıyla diyetteki herkesin dostu.
Malzemeler
2 paket shiitake mantarı
3-4 diş dövülmüş sarımsak
Tuz -kara biber
Zeytinyağı

1. İlk olarak mantarların saplarını çıkartıp şapkalarını iri iri doğruyoruz.


2. Zeytinyağımı hafifçe kızdırdığımız tavaya mantarları atıp kavurmaya başlıyoruz.


3. Mantarlar küçülünce sarımsak, tuz ve karabiber ekleyerek bir kaç dakika daha kavuruyoruz. Sonra hemen hop, afiyet olsun.


Yazamadığım arada zatüre oldum, depreştim, dağıldım, şimdi yeni toparladım. Gün itibariyle lezzetli ve sağlıklı yaşamaya ve dolayısıyla blog a geri döndüm. Umuyorum yeni saçmalıklar çalmaz kapımı.

12 Şubat 2014 Çarşamba

Kimçili Pilav - 김치 볶음밥

Bugün bir süredir ara verdiğim Kore yemeklerine geri döneyim dedim ve sizlere son derece alçakgönüllü ve bir o kadar leziz bir yemek tarifi vermeye karar verdim. Kimçili pilav (김치 볶음밥)  ya da Korece isminin türkçe okunuşuyla kimçi boggımbab Amerikan tabiriyle comfort food olarak tanımlanabilir. Hani yağmurlu bir günde biraz da keyifsizken yemek isteyeceğiniz, ya da yurtdışına gittiğinizde özleyeceğiniz türden bir yemek. 

Kore mutfağında da genelde Uzakdoğu mutfaklarında olduğu gibi pilav çok önemli. Kimçi ise Kore'ye has bir sofra olmazsa olmazı. Benim babam sofrada ekmek olmazsa yemek yediğinden bir şey anlamaz misal, Koreliler de kimçi ve pilav olmadan böyle hissediyorlar (ben de izlediğim dizilerin ve programların yalancısıyım). Kimçiyi, çin marulundan yapılan Kore usulü lahana turşu olarak tarif ediyorum ben. Genelde kimçi denince çin marulu versiyonu akla gelse de, turp, taze soğan, taze sarımsak gibi pek çok sebzeden yapılabiliyor. Über lezzetli olmasının yanı sıra sağlık için de çok faydalı. A, B ve C vitaminleri açısından çok zengin ve lactobacilli isimli sağlık bir bakteri içeriyor ve Candida gibi zararlı bakterilere karşı pek savaşçı. Ayrıca kansere karşı savaşan pek çok antioksidan ve flavanoid içeriyor. 

Malzemeler
1 kase esmer pirinç pilavı (ben bir gün önceki yemekten kalanı kullandım)
1 küçük soğan
1 avuç kadar kimçi
1/2 kabak (opsiyonel)
1 yaprak yosun (opsiyonel)
Kırmızı biber
1 yemek kaşığı susam yağı
Zeytinyağı

1. İlk önce yosun yaprağını tavaya hiç bir şey koymadan pişiriyoruz. Yosun normalde siyaha yakın bir renge sahip, piştikçe yeşilimsi bir renk alıyor ve biraz (çok az) şeffaflaşıyor. O noktada hemen alıyoruz ateşten ve bir kenara koyuyoruz. 


2. Kimçileri ufak ufak ama dişe gelecek şekilde doğruyoruz.


3. Bıdıcık doğradığımız soğanları kavurup üzerine kimçiyi ekleyip kavurmaya devam ediyoruz.


4. Kimçiler şeffaflaşmaya başlayınca küp küp kestiğimiz kabakları ekliyoruz.


5. Sebzeler pişince pilavı ekliyoruz ve üzerine isteğe susam yağı ve acı seviyorsanız pul biber ekleyerek iyice karıştırıyoruz.


6. İlk adımda pişirdiğimiz yosun yaprağını  ince ince kesip pilava ekliyor ve karıştırıp afiyetle yiyoruz.


  • Biz kimçiyi gaya kore lokantasından alıyoruz. 1 kiloluk kimçi 20 tl idi en son. Bir iki kere evde de yaptım, Korece öğretmenim öğretmişti sağolsun :), ama bu ara pek mümkün olmadığı için satın alıyoruz.
  • Bu yemek eski kimçiyle daha güzel oluyormuş. Ben geçenlerde aldığımız ve bir gece dışarıda unuttuğumuz için (alkol bütün kötülüklerin anası) yumuşamış ve fazla fermente olmuş kimçiyi kullandım, süper oldu.
  • Bu yemekte kullandığım yosun yaprağı nori idi. Yani Japon usulüydü, hani suşiler de kullanılandan. Koreliler yosun yaprağına gim (김) diyor. Gim noriye göre daha ince ve daha lezzetli bence. Ben bu yemekte sevgili Çağrı'mın italyadan getirdiği noriden kullandım. Süslü şarküterilerde (Nişantaşı'nda Nilüfer Hatun İlkokulu'nun ordakinde gördüm misal) satılıyor.
  • Normalde bu yemeğe kore usulü biber salçası diyebileceğimiz goçucang (고추장) da konuyormuş. Ama bende olmadığı için koyamadım. 


11 Şubat 2014 Salı

Ispanak Kökü Kavurması

Geçen haftaki Ankara seyahatimin ilk gününde, pek sevdiceğim Deniz'le birlikte Pancar diye bir meyhaneye gittik. Ortam, müzik her şey süperdi bir de üstüne mezeleri inanılmaz lezizdi (aşırı tavsiye ediyorum, sevgili Ankaralılar). Mezeler bitmeye yüz tutunca, "Ara sıcak ister misiniz" diye gelen garsonu kıramadık ve ege otları kavurması istedik. Aman tanrım o nasıl bir lezzet, hala tadı damağımda! İstanbul'da neden böyle yerler yok diye söylene söylene döndüm evime. Döndüm dönmesine de, hem ege otları kavurmasının tadı damağımda kaldı, hem de Volkan yemedi diye içime dert oldu. Sonra aklıma annemin geçenlerde teyzeme aldığı ıspanak köklerinden bahsedişi geldi ve ben de madem ege otum yok, ıspanak kökü yapayım ege usulü dedim. Annemden aldığım bir kaç tüyo sayesinde de enfes oldu (bir ege otları kavurması değil, ama yine de). Volkan'ın görünce "Aaa bu da ne?" diyeceğinden çok emindim, ama o "Aaa ıspanak kökü mü yaptın, çok severim" diyerek beni şaşkınlıktan şaşkınlığa sürükledi. Meğerse eskiden annem çok yaparmış. İnsan her gün yeni bir şey öğreniyor. :)

Malzemeler
1 paket ıspanak kökü (Migrosta paket satılıyor, manavlarda da oluyormuş)
1 orta boy kuru soğan
1 kase büyükçe kase yoğurt (manda yoğurdu kullandım ben)
Kırmızı biber, tuz
Zeytinyağı
5-6 diş sarımsak (isterseniz daha çok, daha az)

1. Kökleri ilk önce uzun uzun yıkıyoruz. 10 dakika kadar sirkeli sıcak suda bekletip, sonra teker teker yıkıyoruz. Benim gibi çitileme eğilimideyseniz bir kaç su daha yıkayıp rahatlayabilirsiniz. Paketinde yıkanmış yazıyor ama aldanmayın. 

2. Önceden kaynamış suya atıp kök kısımları yumuşayana (ama ölmeyene) dek haşlıyoruz.


3. Haşlanan kökleri renkleri böyle güzel pembeli yeşilli kalsın diye buzlu suya atıyoruz.


4. Soğanı çeyreklik dilimler halinde kesiyoruz.


4. Soğanları yumuşayana kadar kavurup, sudan çıkartıp sıkarak fazla suyunu attığımız kökleri ekleyerek kavurmaya devam ediyoruz.


5. Tuzu ekleyip soğan ve kökler tek vücut olana kadar kavurmaya devam ediyoruz.


6. Sarımsakladığımız yoğurdu köklerin üzerine döküp, zeytinyağı ile yaktığımız (yakmak derken, yakmıyoruz, pişiriyoruz) kırmızı biberle servis ediyoruz.


10 Şubat 2014 Pazartesi

Karabuğday yufkasından börek

Evet evet, kabul ediyorum, son zamanlarda biraz boşladım blogu. hani bazen tek istediğiniz uyumak olur ya, kolunuzu kaldırasınız gelmez, ondan oldum biraz. Vitamin alsam iyi olacak belli ki.

Evet işte karşınızda geçen hafta reklamını yaptığım kara buğday yufkasından börek. Biz yiyip bitireli çok oldu, nerden baksanız 3 hafta, ama ancak yazabildim işte. Yufkaları Görgün istedi diye almıştım, sonra görüşüp vermek mümkün olmayınca Volkan'a bayram sevinci yaşatayım deyip, kıymalı börek yaptım. Gluten miktarını minimuma indirdiği için hoş olmakla beraber, İpek Hanım'ın çiftliği ile yaptığım yazışmalar sonucunda öğrendim ki, için de tam buğday unu az da olsa bulunuyor. Yani çölyak hastalarına, en azından İpek Hanım'dan gelenler uygun değil. İpek hanımdan gelen maile göre: 
"karabuğdaydan  yufkada  çavdar, tam  buğday  unu ve  karakılçık  unu  kullanılıyor . glüten  oranı  çok düşük  ama  sıfır  değil ..mayasız "

Glutenden uzak durmaya çalışanlar veya uzak durmak zorunda olanlar, seçimi size bırakıyorum. Evde kendim yufka yapmanın yolunu bulamadığım sürece benim için ayda yılda bir kaçamak yapmak için normal yufka yerine tercih edilecek bir yufka olacak.

Malzemeler
3 kara buğdaydanyufka
400 gram az yağlı kıyma
1 büyük soğan
1 bardak keçi sütü
2 yumurta
1/2 bardak zeytinyağı (tepsiyi yağlamak için bir miktar daha)
Karabiber, tuz
Üzeri için susam

1. Öncelikle soğanı bıztlayıp, pembeleşinceye kadar pişiriyor ve tuz karabiber ve kıymayı ekleyerek kavuruyoruz.


2. Bir kapta yumurta, süt ve zeytinyağını iyice çırpıyoruz.


3. Tepsiyi yağladıktan sonra ilk yufkayı aşağıdaki gibi serip üzerine karışımdan döküyoruz.


4. İkinci yufkayı kıvrım kıvrım bir şekilde yerleştirip tekrar karışımdan döküyoruz.


5. İkinci katın üstüne kıymayı boca edip yayıyoruz ve üzerini 3. yufka ile kapatıyoruz ve karışımdan döküyoruz.


6. En altta kalan yufkanın kenarlarını paket kaplar gibi kapatıyoruz ve üzerine karışımın kalanını döküp ve susamı serpiyoruz.


7. Önceden 180 derecede ısıtılmış fırında üzeri kızarana kadar pişiriyoruz.


Aynı tarifi vejeteryan versiyonu için  ıspanakla ya da pırasa ile de deneyebilirsiniz.

Eğer normal yufka kullanacaksanız, 3 yerine, 2 kat kıymanın altına 2 kat üstüne olacak şekilde 4 yufka ile yapın.

Karabuğday yufkası normal yufkaya göre çok daha sert ve kuru, o yüzden sütlü yağlı yumurtalı karışımı koyarken elinizi korkak alıştırmayın, yufka ıslansın.

Biz üzerine tabii ki sarımsaklı yoğurt koyarak yedik. Yakışıyor, tavsiye ederim.