29 Ocak 2014 Çarşamba

Kimyonlu limonlu pırasa

Dün pek sevgili bir kuzudan gelen pek şahane bir mail sayesinde bir anda bloguma aşkım tazelendi. Kaç zaman önce uydurup da gerek zaman gerek teknolojik olanak yoksunluğundan sizlerle paylaşamadığım bir tarifi hemen yazayım dedim. 

Bugünkü tarifimizin baş rolü ve tek rolü pırasaya ait. Sizi bilmiyorum ama bizim iki kişilik ev ahalimizin ikisinin de çocukluğu pırasayla iyi ilişkiler içinde geçmemiş (bkz. pırasadan bahsederken kendine yabancılaşmak). Ben sonra sonra üniversitedeyken enginarla hemen hemen aynı zamanda pırasayla barıştım (kerevizin daha çok beklemesi gerekecekti). Volkansa evlendiğimizde hala pırasayı yenebilir besinler listesine almamıştı. Bu yüzden de evde pişirmiyordum. Sonra her şey sevgili Görk'ümüzün sevgili Selen'iyle tanışmasıyla değişti. Hasta olduğum bir hafta sonu, Selen bize gelirken annesinin yaptığı pırasayla geldi ve Volkan pırasaya bayıldı. O günden sonrada bizim evin favori kış sebzelerinden biri oldu. 

Bu uzun ve romantik kişisel tarihçeden sonra gelelim pırasanın faydalarına:
  • Pırasa soğan ve sarımsak ile aynı familyadan (Alliyum) ve bu arkadaşlarla aynı süper faydalara sahip
  • A, B6, folat, C vitamini, K vitamini, demir, magnezyum ve manganez açısından çok zengin
  • Hayatımda ilk defa duyduğum alik sülfad isimli bir şey sayesinde kansere karşı savaşıyor.
  • Pırasada yüksek miktarda bulunan flavonoid kemferol, serbest radikalleri elimine ediyor. Kemferol nitrik oksit üretimini artırıyor ve bu concon da hipertansiyon riskini düşürüyor.
  • Kalp sağlığı için pek gıcık bir molekül olan homosisteinden kurtulmayı sağlıyor.
  • Hohoho tabi kii kilo vermeye yardımcı. 100 gram pırasanın 83 gramı su öyle söyleyeyim. Metabolizmayı hızlandırması da cabası
  • Kornik hastalıklara ve yaşlanmaya karşı savaşan pek güçlü antioksidanlar olan polifenollarla dolu.
Bahse girerim bu kadar faydalı olduklarını bilmiyordunuz :D

Malzemeler
1/2 kilo pırasa (benimkiler inceydi, leziz)
1/2 limonun suyu
1 tatlı kaşığı kimyon
1 çay kaşığı kırmızı pul biber
Tuz
Zeytinyağı

1. Pırasaları yıkayıp beyaz ve açık yeşil kısımları kalacak şekilde ayıklıyoruz (Uç yaprakları pek almıyoruz yani, onlar sert ve zor pişiyor. Onları hop çorbaya)



2. Pırasaları bıdık bıdık doğruyoruz (abartmıyoruz ama dişe gelsin)


3. Pırasaları zeytinyağında biraz kavurup hafif yumuşayınca limon, kimyon ve pul biberi ekleyerek öldürmeden, yumuşayana kadar kavurmaya devam ediyoruz. (İnce pırasa daha çabuk oluyor, eğer pırasalar kalınsa, biraz kaynar su ekleyip kapağını kapatarak kısık ateşte pişirmeye devam edebilirsiniz. Yoksa yanıyorlar)


4. Et, tavuk, balık her şeyler uyuyorlar. Pek leziz.


Servise hazır hale gelmesi 15 dakika sürmedi. Bu kadar çok fayda için ödenecek çok ufak bir bedel :)

24 Ocak 2014 Cuma

Yulaflı Kurabiye

Bir zamanlar yulaf Yunanlılar ve Romalılar tarafından Barbarların ve atların yiyeceği olarak aşağılanıyormuş. Yulafa gıcıklık antik Yunan ve Roma ile de sınırlı değil. 1700'ler yaşamış İngiliz edebiyatçı ve en sık kullanılan İngilizce sözlüğünün yazarı olan Samuel Johnson, İskoçlar için "Bizim atlara yedirdiğimiz şeyi, kendileri yiyorlar!" diye buyurmuş hor görerek. Günümüzde ise yulaf Avrupa Birliği Ülkeleri, Rusya ve Amerika başta olmak üzere bütün dünya da aşırı tüketiliyor. E bunun da bir sebei var elbet. Şöyle ki:

  • Yulaf fosfor, selenyum va manganze açısından çok zengin ve bol miktarda lif, demir magnezyumve vitamin B1 içeriyor.
  • Uzun süre tokluk hissi yaratıyor (bol liften) ve zayıflamaya yardımcı oluyor.
  • İçinde beta-glcuan diye bir madde var ve bu madde LDL kolestrolünü düşürüyor.
  • Bağırsakları çalıştırıyor.
  • Yulafa mahsus antioksidanlar var. Bunlara avenantramidler deniyormuş. Bu arkadaşlar serbest radikallerle savaşarak içimizi mis gibi yapıyormuş.
Ben bu aralar yulaflı kurabiye ve yulaf lapasına taktım. Önce kurabiye tarifiyle başlayalım dedim.

Malzemeler
1 bardak yulaf ezmesi
1 bardak saf yulaf unu
2 yumurta
6 yemek kaşığı hindistan cevizi yağı
4 yemek kaşığı bal
2 avuç kuru üzün
1 paket fındık kırılmış (ben rondodan geçirdim)
1/2 çay kaşığı tuz
3/4 çay kaşığı karbonat

1. İlk olarak, hindistan cevizi yağı, yumurta, bal, tuz ve karbonatı iyice karıştırıyoruz. Kestane unundan kurabiyede yaptığımız gibi.

2. Bütün malzemeyi iyice karıştırıyoruz. 


2. Karışımdan birer kaşık alıp, yağlı kağıt serdiğimiz tepsiye koyuyoruz.


3. Önceden 180 derecede ısıtılmış fırında, 13-14 dakika pişiriyoruz.


Ben yulaf ezmesi ve ununu İpek Hanım'ın çiftliğinden alıyorum. Aynı kurabiyeyi fındıksız sadece üzümle de yapabilirsiniz. Ceviz ve bademle de denedim, gayet güzel oluyor.

Son yirmi gündür ödevdi, bileğimin yeniden tutmasıydı derken yazamadım. Bir de sevgili kuzenim, dünya süperi bir insan olduğunu için telefonu bozulan bana iphone unu hediye etti. Ama lg den sonra iphone kullanmayı çözüp de fotoğrafların bilgisayara otomatik aktarılmasını sağlamam da biraz zaman aldı. Bundan sonra daha ilgili bir blog sahibi olacağım söz :)


7 Ocak 2014 Salı

Yoğurtlu pancar

Eh, hergün uzak diyarların yemeklerini yiyecek, onları tarif edecek değilim ya, bugün de bizim buralardan hem aşırı lezzetli, hem aşırı faydalı, hem de yapması aşırı kolay bir meze ile karşınızdayım. Meze olarak süper oluyor yoğurtlu pancar, ama bu yemeklerin yanında da über süper olmayacağı anlamına gelmiyor. Peki nedir faydaları bu rengi güzel, tadı güzel, dokusu güzel pancarın?

  • Potasyum, magnezyum, lifler, fosfor, demir, A,B,C vitaminleri, beta karoten, beta-sianin, folik asid... Pancarda yok, yok! Özellikle yüksek demir içeriği nedeniyle kadınların bol tüketmesi öneriliyormuş. 
  • Karaciğer için harika bir iksir, kanı temizliyor ve çok üçlü bir antioksidan. Kış detoksları ya da alkolu hafta sonlarından sonra vücudu rahatlatmak ve tazelemek için birebir.
  • Ruh sağlığına da iyi geliyor. Depresyon tedavisinde kullanılan betain diye bir madde ve çikolata benzeri bir ruh hali yaratan tritofan diye başka bir madde içeriyormuş. Çikolata diyorum!
  • Eenerji kaynağı.Kalorisi düşük ama şeker oranı yüksek bir besin. Aman sakın yanlış anlamayın, tatlı patates gibi. İçeriğindeki şeker kana kontrollü salgılandığı için kan şekerinde ani oynamalar yapmıyormuş. 
  • Ve son olarak: Pancar için doğanın viagrası diyorlar. Valla ben, antik Roma'nın yalancısıyım. Eski Romalılar pancarı afrodizyak ilaç olarak kullanıyormuş. Bilim de Romalılar'ın yanında. Araştırmalara göre pancarın içeriğindeki yüksek miktarda boron insanlarda seks hormonunun üretimini artırıyormuş. Daha ne yapsın çocuk?
Malzemeler
3 kök pancar
1 orta boy kase manda yoğurdu
6 diş sarımsak
Tuz

1. Pancarları iyice ovup fırçalayıp temizliyor ve saplarını ayırdıktan sonra (saplarından da yemek yapılıyor ama benim aldığım pancarların sapları düdük kadar olduğu için ben yapamadım) kabuklarını soymadan haşlıyoruz.



 2. Pancarlar haşlanırken, yoğurdu kap-tel süzgeç-kağıt havlu piramidiyle süzüyoruz.


3. Pancarlar bıçak içine rahat girebilecek kadar pişince, kabuklarını soyup rendenin büyük kısmıyla rendeliyoruz.


4. Dövülmüş sarımsak, süzülmüş yoğurt ve serpilmiş tuzla iyice karıştırıyoruz.


5. Şu rengin güzelliğine bakar mısınız? Hastasıyım :O)


Manda yoğurdu özünde diğer hazır yoğurtlara nazaran daha sulu bir yoğurt olduğu için biraz daha uzun süzmek gerekebiliyor. Buna rağmen pancar dolapta beklerken biraz sulanabiliyor. Hiç öyle bir şey olmamış gibi suyu süzerek yemeye devam edebilirsiniz. Ben şahsen öyle yaptım.

6 Ocak 2014 Pazartesi

Kore usulü salatalık salatası - 오이 무침

Sizi bilmem ama ben tadına bayılsam bile aynı sebze ya da meyveyi hep aynı şekilde yemekten sıkılıyorum. Özellikle çok belirgin bir tadı olmayan sebze ve meyvelerde bu sıkıntım daha baskın oluyor. Misal kereviz ve pancarı hep aynı şekilde yemekten gocunmuyorum da, salatalıktan içim çekilebiliyor. Bugün tarifini vereceğim salatayı o yüzden çok sevdim. Salatalığı yalnızca cacık ve çoban salatasında kullanılacak ya da hatır hutur yenecek bir sebze olmaktan çıkartıp farklı bir oyunda başrol oynatıyor. Üstelik aşırı kolay.

Malzemeler
6 küçük ya da 3 orta boy salatalık
2 taze soğan
2 diş sarımsak
1 tatlı kaşığı susam yağı
1 tatlı kaşığı susam
1 tatlı kaşığı kırmızı pul biber
1 tatlı kaşığı sirke
1,5 çay kaşığı tuz

1. Salatalıkları iyice yıkayıp kabuklarını soymadan mümkün mertebe incecik kesiyoruz (ben nicer dicer kullandım) ve üzerlerine tuz serperek 15-20 dakika suyunu salana kadar bekletiyoruz. 


2. Suyunu süzdüğümüz salatalıkları (fazla sıkmayın, bir de benim gibi tuzlu olacak diye korkuyorsanız hemen bir sudan geçirin) bir kaba alıp, bütü malzemeyi ekleyerek karıştırıyoruz. İşte bu kadar :O)


Et yemeklerinin yanına özellikle çok yakışıyor. Salatalıkları tuzlayıp beklerken diğer işleri halledip hop diye etin yanına çıkartabilirsiniz. Benim et, karnabahar pilavı ve bu salatayı hazırlamam totalde 35 dakika sürdü. 

5 Ocak 2014 Pazar

Kestane unundan kurabiye

Daha önceki kek ya da topkek tariflerinde badem unu kullanmış, ancak badem ununun abartılmadan yenmesi gerektiği konusunda bri takım beyanatlarda da bulunmuştum. Geçenlerde pek sevgili web sitesi Mind&Body&Green'de okuduğum bir yazı badem unu hakkında okuduklarım, üstüne de yeni bir glutensiz yemek kitabında bütün tariflerin badem unu kullanmadan yapılmasına önem verdiklerini duymam, badem unu kullanımını en aza indirmem sebep oldu. Alternatif un arayışlarım beni kestane unu, nohut unu, yulaf ve karabuğday unu gibi farklı ürünlere yönlendirdi. Bursa'da çalışıp Gemlik'te yaşayan bir abim olması sayesinde kestane ununa diğerlerinden önce ulaştım.Kestane unu meşhur kestane şekeri markası Kafkas'ın bir ürünü. Eminim İstanbul'da da vardır ama ben arayacak zaman sahip olmadığım için bu şekilde elime geçirdim.

Kestane unu glutensiz bir un, karbonhidrat olarak bademe göre daha yüksek olsa da, beyaz unun yanına yaklaşmıyor. Aşırı belirgin bir tadı yok ve un olarak kullanımı çok rahat. Henüz kek, topkek gibi şeyler denemedim ama kurabiye tek kelimeyle mükemmel oluyor. Bugün vereceğim tarifi geçen hafta uydurdum, bu haftaki haliyle harika oldu.

Malzemeler
1 yumurta
1 bardak kestane unu
6 kaşık hindistancevizi yağı (zeytinyağı da olur bence)
4 kaşık bal (ben ıhlamur balı ve çam balıyla denedim, ıhlamur daha güzel oldu)
1 çay kaşığı tarçın
3/4 çay kaşığı karbonat
1/2 çay kaşığı tuz
6 gün kurusu
Bir avuç dövülmüş fındık

1. İlk önce yağı, bal ve yumurtayı iyice karıştırıyoruz.


2. Eğer normalde benim gibi kavrulmamış fındık kullanıyorsanız, fındıkları fırının üstü gözünde 180 derecede 4 dakika kadar kavurup sonra kağır havlu yardımıyla kabuklarından ayırarak kullanın. Yoksa normal kavrulmuş fındığı bölüp parçalayıp koyabilirsiniz.


3. Bir bardak kestane ununu ölçüyoruz. (Bu adımı kestane unu neye benziyor, görün diye ekledim :))

4. Fındık ve kayısı hariç bütün malzemeleri ekleyip iyice karıştırıyoruz.


5. Gün kurularını minik minik doğruyoruz.


6. Kayısı ve fındıkları ekleyip yoğuruyoruzç (Fotoğraf bir önceki denememden kalma. Bütün fındıklarla denemiştim. Bugün denediğim ufalanmış fındıklı versiyonu çok daha güzel oldu. Fındıkları ufalanmış hayal edin rica ediyorum.)


7. Hamurdan aldığımı parçaları elimizde yuvarlayıp bastırarak fırın tepsisine yerleştiriyoruz.


8. Önceden 180 derecede ısıtılmış fırında 11-13 dakika pişiriyoruz.


 9. Biraz soğuduktan sonra afiyetle yiyoruz. Ders çalışırken iyi gidiyor.


Bu kurabiyeyi hazırlaması 10 dakika, pişirmesi 13 dakika sürüyor. Hem çok kolay hem çok hızlı. Bir de üstüne aşırı tok tutuyor. Biz geçen hafta hızımızı alamayıp dörder tane yedik öğlen 3 gibi, akşam yemeği yiyemedik.